Ana içeriğe atla

Asr-ı Saadet (Mutluluk Dönemi)

Asr-ı Saadet

Asr-ı Saadet ya da Mutluluk Dönemi, İslamî literatürde Muhammed'in hayatta olduğu döneme denir.

İslam peygamberi Muhammed ve Müslüman ordusunun Mekke'ye ilerleyişini gösteren bir tasvir, y. 630. (Siyer-i Nebi)

Arapça "asr" (zaman, çağ) ve "saâdet" (mutluluk, bahtiyarlık) kelimelerinden meydana gelen asr-ı saâdet terimi, ''mutluluk dönemi, insanların en bahtiyar oldukları çağ'' anlamına gelmektedir.

Asr-ı Saadet kendi içerisinde iki ana bölümde incelenir: 

Bunlar Mekke dönemi ve Medine dönemidir. Mekke dönemi daha çok İslam dininin doğuşu, ilk Müslüman topluluk, ahlâki ve dinî değerlerin Müslümanlar tarafından benimsenişi, var olan dinî inanç ile İslam'ın çatışması, Müslümanların Mekke'lilerce maruz kaldığı zorbalıklar ve buna karşı olan direnişleri içerir. Bu dönem, 622 yılındaki Hicret ile beraber sona erer. 

Medine döneminde ise, İslam Devleti'nin ve toplumun kuruluşu ile daha siyasi ve toplumsal bir dönem olup, çeşitli savaşlara ve hem siyasal otorite hem de toplumsal refah anlamında yükseliş arz eden bir zaman dilimidir. 10 yıllık bu dönemde bütün Arap Yarımadası, Muhammed komutasındaki Müslümanların idaresine girmiştir. Bu dönem, Muhammed'in 632'deki ölümü ile sona ermiştir.

Bu tarihten ve dönemden sonra, İslam tarihinin ikinci devresi olan Dört Halife Dönemi başlamıştır; ama Asr-ı Saadet terimi bazen Dört Büyük Halife dönemi için de kullanılmaktadır.

Ayrıca bakınız

  • İslam Devleti

  • Dört Hâlife
    • Hâlifelik

    Yorumlar

    Bu blogdaki popüler yayınlar

    Hz. Muhammed'in Hayatı

    Muhammed (Arapça: مُحَمَّد, Arapça telaffuz: [muħammad]; y. 570 - 8 Haziran 632 ), dünyanın en kalabalık ikinci dini olan İslam'ın kurucusu ve merkezî figürü olan dinî, askerî ve siyasi Arap liderdir .  Arap Yarımadası 'nın tamamını ele geçirerek Müslüman hâkimiyetini tek bir yönetim altında birleştirmiş ve böylece İslam'ın kutsal kitabı Kur'an'ın yanı sıra, öğretileri ile uygulamalarını güvence altına alarak İslami dinî inancın temelini oluşturmuştur.  Müslümanlar tarafından Âdem, İbrahim, Musa, İsa ve diğer peygamberlerin daha sonradan tahrif edilmiş tek tanrılı dinlerini onaran ve tamamlayan kişi ve Allah 'ın insanlara gönderdiği son peygamber olduğuna inanılır. Hat sanatında "Muhammed" adının yazılışı. Sol taraftaki küçük yazıda ise "Allah'ın salât ve selâmı üzerine olsun" cümlesi yer almaktadır. Doğum : Muhammed bin Abdullah (Arapça: مُحَمَّد بنِ عَبد الله) 570 yılında  Mekke, Hicaz, Arabistan (günümüzde Suudi Arabistan ) ...

    Müseylemetü'l-Kezzab

     M Ü S E Y L E M E T Ü ' L - K E Z Z Â B (633) Peygamberimizin vefatına yakın bir sırada ortaya çıkarak kendisinin de Allah'ın elçisi olduğunu ilan e d e n ve kısa sürede etrafına toplanan k i m s e l e r l e b ü y ü k b i r g ü ç o l u ş t u r a n Müseylemetü'l-Kezzab, H a z r e t i E b u b e k i r zamanında, üzerine, Halid b. Velid komutasında gönderilen ordu ile çarpışmış; tarihin en kanlı muharebelerinden biri olan bu savaş sonunda, bir bahçe içinde sıkıştırılarak, Uhud Savaşı'nda Hazreti Hamza'yı şehid eden Vahşi'nin aynı mızrakla kendini vurması sonucu öldürülmüştür. Bu kanlı muharebede ensar ve muhacirin önde gelen bir çok siması da şehid olmuşlardır ki içlerinde Hazreti Ö m e r ' i n kardeşi Zeyd b. Hattab ve Ensarın reislerinden Sabit b. Kays' da vardır. Tarihî kayıtlara göre Peygamberimizin "Yalancı Müseyleme" sıfatını uygun gördüğü bu adam, Benî Hanife kabilesine mensup; ufak tefek, fakat teşkilatçı ve hatip bir kimseydi. Resûlullah...

    Hâlide Binti Esved (ra)

    Hâlide Binti Esved (ra)  Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem efendimizin teyzelerinden... Âmine Hatun annemizin kızkardeşi... İbadete düşkün bir hanım sahâbî... O Mekke'li olup Abdimenâf oğullarından Esved İbni Abdiyeğus'un kızıdır. Annesi Âmine binti Nevfel'dir.  Hâlide, Abdullah ibni Erkam ibni Abdiyeğus ile evlenmiştir. O Mekke döneminde henüz müslüman olamamıştı. Hicretten sonra Medine'ye giderek orada İslâm'la şereflendi. Hâlide (r. anhâ) o güne kadar Rasûlullah (s.a.) efendimizi yeğeni olarak seviyordu.  Müslüman olduktan sonra ise Allah'ın Rasûlü olarak derin bir iman bağı ile sevmeye başladı. Ona biatta bulunarak bu bağını pekiştirdi. Ona verdiği söze sâdık kaldı. Ona gönülden itaat ve hürmet edip, saygı ve sevgi ile hizmet etti. O, neseb yönünden yakınlığını Allah Rasûlünün sahâbesi olmak sûretiyle ebedî yakınlığa çevirmiş bir bahtiyardır.  O maddî akrabalığını manevi kardeşliklerle kuvvetlendirerek hem bu dünyada hem de ahirette sevgili yeğeni, Allah...