Ana içeriğe atla

İslam'da Şirk

İslam'da Şirk 

Şirk (Arapça: شرك‎) İslam'da, Allah'a ortak koşma anlamına gelen bir kavramdır. Kur'an'a göre en önemli iman sorunu olan şirk, Allah'a ortak koşmak, Allah'tan başka ilah olduğuna inanmak ve ona tapmak anlamlarına gelir. Şirk eyleminde bulunanlar müşrik olarak isimlendirilir.

Kelamcılar (İslam akaid felsefecileri olan) yaratılmış olanların, Kadir-i Mutlak olan Allah'ın sıfatlarından gaybı bilme, yaratma, alemde tasarruf etme, hidayete erdirme ve saptırma gibi özelliklerin başka insanlara, tanrılara, melek, cin, şeytan ve sâireye atfını şirk olarak nitelendirirler.

Bunun tersi bir kavram olan antropomorfizm ise Allah'a uluhiyete uygun olmayan vasıflar atfedilmesidir. Bu kapsamda kelamcılar Kur'an'da geçen antropomorfik ifadeleri müteşâbihat olarak değerlendirirler. 

Müteşâbihatın Kur'an'da yer almasının gerekçesi olarak, insanların kullandığı lîsanların, müteşâbih ifâdelerin ötesindeki hakikî anlamları aynen ifâde etmekten âciz olması olarak açıklanır. 

Müteşâbih kavram Al-i İmran 7. ayetinde şöyle açıklanmaktadır;

"Sana kitabı indiren O’dur. Onun bir kısım âyetleri muhkemdir, ki bunlar kitabın esasıdır, diğerleri ise müteşâbihtir. Kalplerinde sapma meyli bulunanlar, fitne çıkarmak ve onu te’vil etmek için ondaki müteşâbihlerin peşine düşerler. Hâlbuki onun te’vilini ancak Allah bilir; bir de ilimde yüksek pâyeye erişenler. Derler ki: Ona inandık, hepsi rabbimiz katındandır. Yalnız aklıselim sahipleri düşünüp anlar." (3:7)

Kur'an ayetlerinde şirk kavramı

Kur'an'a göre Allah'a şirk koşmak günahların en büyüğüdür. Kur'an'da bununla ilgili çok âyet vardır. 

Bunlardan bâzıları:

"De ki: 'Allah doğru söyler. Hepiniz İbrahim'in yoluna tertemiz olarak uyun. O, müşriklerden değildi."

"Onların çoğu şirk koşmadan Allah'a iman etmezler"

"Doğrusu Allah, kendisine ortak koşulmasını asla affetmez. Ondan başkasını ise, dilediği kimseler için bağışlar ve mağfiret buyurur. Her kim Allah'a şirk koşarsa gerçekten pek büyük bir günah ile iftira etmiş olur."

"Allah'la birlikte hahamlarını ve râhiplerini de rabler edindiler. Meryem oğlu Mesih'i de öyle. Oysa kendilerine, tek olan Allah'tan başkasına ibadet etmemeleri emredilmişti. Ondan başka hiçbir ilah yoktur. O, onların ortak koştukları her şeyden uzaktır."

"Oysa yerde ve gökte Allah'tan başka ilahlar olsaydı, yer de gök de bozulup giderdi. Hükümranlığın sahibi olan Allah, onların nitelemelerinden çok yücedir.

"Allah asla evlat edinmedi. O’nun yanı sıra hiçbir tanrı da yoktur. Öyle olsaydı her tanrı kendi yarattıklarını yanına alır ve onlardan biri diğerine üstün gelmeye çalışırdı. Allah o müşriklerin isnat ve nitelendirmelerinden münezzehtir."

Çeşitleri

Şirkin çeşitleri konusunda bazı yorumlar yapılmıştır.

Şirk-i Ekber (Büyük şirk): Allah'ın herhangi bir sıfatını yaratılmışlara vermek büyük şirktir. Yaratmak, Rızık vermek, Şifa vermek, Kanun koymak gibi Allah'ın bir sıfatını başkasına vermek dinden çıkartan amellerdendir.

Şirk-i istiklâl: Birden fazla tanrının varlıklara hükmettiğine inanmaktır. Düalist (İkici) Tanrı anlayışı bu kapsamda değerlendirilir. Zerdüştlük dininde, kâinatta mevcut olan kötülüğün mevcut kılınmış olmasının Tanrı'nın kararıyla olduğunu kabullenmek, Tanrı'nın kusursuzluğunun hilâfını savunmak olarak addedildiği için, kâinattaki kötülüğün ve her türlü zarar verici durumun bir kötülük tanrısı tarafından (Zerdüştlükte Ehrimen) yaratıldığına inanmaktır. Mani dininde de kötülüğün bir kötülük gücü tarafından yaratıldığına, Allah'ın Kâdir-i Mutlak olmadığına inanılıyordu. 

Zîrâ Allah, Kâdir-i Mutlak olduğunda -kötülüğün mevcut kılınmasının da Allah'ın müsaadesi ve yaratmasıyla olmasını kabullenmedikleri için- kötülük gücünün varlığının devam edebiliyor olması açıklanamazdı. Kuran'da düalist (ikitanrıcı) veya politeist (çoktanrıcı) inançlar aşağıdaki âyetle açıkça reddedilmektedir:

"Allah da şöyle buyurdu: “İki ilâh edinmeyin. O, ancak bir İlâh’dır; onun için yalnız benden korkun."

Şirk-i teb'iz: Tanrı'yı bir bütünün parçası kabul etmektir. Teslis inancı bu kapsamda değerlendirilmiştir.

Şirk-i esbâb: Dışsal etkiyi reddeden, evrensel oluşumları, maddenin ve evrenin kendi iç dinamikleriyle açıklayan anlayış, inananlarca bu kapsamda değerlendirilmiştir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İSLAMİYET'İN DOĞUŞU

 İSLAMİYET'İN DOĞUŞU Dünyanın Durumu  Arap Yarımadası'nın kuzeyinde Bizans İmparatorluğu, Doğu'da Sasani Devleti, Mısır'da Romalılar, Orta Asya'da Göktürk Devleti, Avrupa'da Kavimler Göçü sonrasında Batı Roma İmparatorluğu yıkılmıştı.   Arap Yarımadası'nın Durumu Arap yarımadası; Uzak Doğu, Afrika ve Akdeniz ülkeleri arasındaki ticaret yolu üzerinde köprü görevi yapmaktaydı. En yaygın din çok tanrılı putperestlikti. Bu dinin en büyük putları olan Lat, Menat, Hubel ve Uzza, Hz. İbrahim'in yapmış olduğu Kabe'de bulunmaktaydı. Arap Yarımadası'nın en önemli bölgesi; Mekke ve Medine'nin de içinde bulunduğu Hicaz bölgesiydi. Mekke'ye V. yüzyıldan itibaren Hz. İsmail soyundan gelen Kureyş Kabilesi hakimdi.  Hz. Muhammed Dönemi  Hz. Muhammed'in Doğuşundan İlk Vahye  Hz. Muhammed 570 yılında Mekke'de dünyaya geldi. 25 yaşında Hz. Hatice ile evlendi. 610 yılında Hz. Cebrail, kendisine Kur'an-ı Kerim'in ilk ayetlerini getirdi. Ona il...

CAHİLİYYE DÖNEMİ VE FİL VAKIASI

  CAHİLİYYE DÖNEMİ VE FİL VAKIASI Cahiliye Dönemi : Bilgisizlik, gerçegi tanımama. İslâm , tam bir aydınlık ve bilgi devri olduğu için, Arabistan 'da İslâmiyet 'in yayılmasından önceki devre, daha dar anlami ile Hz. İsa 'dan sonra peygamberimizin gelmesine kadar geçen zamana " cahiliyye " devri adı verilmistir. Cahiliyye, insanın Allah'ı gereği gibi tanımaması, ona kulluk etmekten uzaklaşması, onun ilâhî hükümlerine değil de kişinin kendi hevâ ve hevesine uyması, insanların koyduğu emir ve yasaklara, siyasî sistem ve düsüncelere inanmasıdır. Kur'an-ı Kerîm'de: "Onlar hâlâ Cahiliyye devri hükmünü mü istiyorlar? Gerçeği bilen bir millet için Allah'dan daha iyi hüküm veren kim var?" (el-Mâide, 5/50) buyurulur. İslâm'ın hakim olmadığı ortamlar Cahiliyye çağlarıdır. Çünkü ilâhî bilginin kaynağından yoksun olan ortamlardır. Islâm'in gelisinden önceki dönemde yasayan müsrikler Allah'a isyan etmis onun hükümlerine sirt çevirmis bir ...

Hz. Muhammed Dönemi

Hz. Muhammed Dönemi  Hz. Muhammed'in Doğuşundan İlk Vahye  Hz. Muhammed 570 yılında Mekke 'de dünyaya geldi.  25 yaşında Hz. Hatice ile evlendi.  610 yılında Hz. Cebrail , kendisine Kur'an-ı Kerim 'in ilk ayetlerini getirdi.  Ona ilk inananlar, eşi Hz. Hatice, amcasının oğlu Ali, Mekke'li tüccarlardan Ebubekir ve azat ettiği kölesi Zeyd'di.  621'de Medine'li 12 Müslüman Hz. Muhammed'e biat etti. Hicret  622 yılında Mekke'li Müslümanlar artan baskıdan kurtulmak ve İslamiyet'i yaymak amacıyla Mekke'den Medine'ye göç ettiler. Medine'liler de Akabe Biat'ından sonra Müslümanlar'ı kendi şehirlerine çağırmışlardı. Hicret sonunda İslamiyet daha güvenli bir ortamda yayılma olanağı buldu. Hicret sonunda Medine halkı üç gruba ayrıldı: Muhacirler, Ensar ve Yahudiler. Siyasi ve askeri bakımdan Hz. Muhammed'in liderliği kabul edildi.   Hz. Muhammed'in Savaşları