Ana içeriğe atla

Gazneli Mahmud'un İktidarı Ele Geçirmesi

İslam tarihindeki önemli şahsiyetlerden birisi olan Yeminüdevle Mahmud (daha çok Gazneli Mahmud olarak bilinir, ö. 1030), babasının Gazneliler hanedanlığı için veliaht tayin ettiği ağabeyi İsmail'i kovduktan sonra, 27 yaşlarında iken, Gazneliler devletinin (Afganistan ye Kuzey İran) hükümdarı oldu ve 32 yıl hüküm sürdü. İslam Devletinin içinden çıkan bütün küçük krallıklar gibi, Gazneliler de her açıdan bağımsız oldular. Fakat sahip oldukları topraklarda hakimiyetlerinin meşrulaştırması karşılığı olarak, Bağdat'ta bulunan Abbasi halifesi el-Kadir'e (h. 991-1031) biat etmişlerdi. El-Kadir, Mahmud'a Yeminüddevle (devletin sağ kolu) unvanını verdi.

Önemli bir askeri ve siyasi lider olduğu kadar, gayretli bir Müslüman ve Sünniliğin destekçisi (bütün Türkler gibi) olan Mahmud, kabul edilmiş dini naslara aykırı olanlar ve kafirler için bir felaket oldu. Esas gayretlerini, İslam'ın, iik kez 711'de Araplar tarafından getirildiği halde, önemli bir gelişme kaydedemediği Hindistan üzerinde yoğunlaştırdı; burada, Multan bölgesi civarında sadece iki küçük tecrit edilmiş Müslüman devleti vardı. Mekran'dan gelen Araplar, Güney İndus vadisini Multan'a kadar fethetmişler. Fakat, 1000 yılında Lahor'un Hindu hükümdarı Çaypal'ın hakim olduğu Kuzey Pencab'ı hiç ele geçirememişierdi.

İslam'ın Hindistan'a girdiği yolu açan, ne bir Arap, ne de Araplaştırılmış halklardan değil de, ataları İranlı Samaniler tarafından Müslüman edilen bir Türk, yılmaz bir irade ve mükemmel bir idare gücüne sahip olan Mahmud'du. Mahmud, 1001'den 1026'ya kadar ilkini, muazzam Hind ordusunu korkunç bir kıyımdan geçirerek Peşaver yakınlarında Caypal'ı yendiği, Kuzey Devleti Pencab'a (Kasım 1001) olmak üzere toplam 17 Hindistan seferi gerçekleştirdi. Savaştan sonra Cypal, mağlubiyetin utancından doiayı kendisini bir cenaze töreni ateşine atarak yaktı. Mahmud, bu saldırılarda, Hindu tapınaklarını yıktı, İslam'a giriş konusunda halkı zorladı ve büyük bir ganimet ve çok sayıda esir aldı.

Bu seferlerin arasında en meşhuru, Ocak 1026'da Kathiavvar yarımadasındaki (bugün Hindistan'daki Gucerat eyaletinin bir bölümü ) Sumenat'ta bulunan ve Şiva putuna adanmış olan muazzam, zenginlikteki tapınağa karşı yaptığıdır. Neredeyse bir düzine Hind devleti, bu tapınağı korumak ve düşman bölgesinde, esas karagahı Gazne'den 100 mil kadar uzakta olmak gibi bir dezavantajı bulunan Mahmud'a karşı savaşmak için bütün kaynaklarını bölgeye yığmışlardı.

Dini bir heyecanla yanıp tutuşan Hind askerlerinin pervasız cesaretlerine rağmen, Mahmud, 50 bin Hinduyu öldürdüğü şiddetli bir savaştan sonra savaşı kazandı. Üç ay sonra muzaffer bir şekilde, tapınağın inanılmaz zenginlikleriyle yüklü olarak Gazne'ye döndü. Putperestlikten öylesine nefret ediyordu ki, Hinduların çaresizlik içinde yalvarmalarına rağmen, put kırıldı ve bir kısmı Gazne'ye getirilerek, belki ebediyyen Müslümanların ayakları altında çiğnenmek üzere, Ulu Caminin eşiğine kondu. “Put kırıcı” lakabını taşımakla büyük bir gurur duyuyordu. Mahmud'un arzusu kuvvetli bir intikam uyandırdı ve Hindistan'daki Hindularla Müslümanlar arasında nefret tohumları ekti.

Anlamlı bir şekilde, hem Mahmud, hem de kendisinden sonraki hükümdarların hakimiyetindeki Hindistan'da kök salan, Arapçılık değil, İslam olmuştur.

Samanilerden Amu Derya'nın Güneyindeki toprakları alarak (999), Batıya doğru yayılmak için emin bir üs kazanmıştı. 1029'da, Büveyhileri İran platosunun Batısına sürerek, hakimiyetini Rey ve Hemedan üzerine yaydı; Mahmud öldüğü zaman imparatorluğunun sınırları, Hindistan'da Pencap ve İndus vadisini, Afganistan'ın tamamını ve Doğu İran'ı kapsayacak şekilde genişlemişti. Fakat ölümünden kısa bir süre sonra, oğlu Mesud'un hakimiyeti sırasında, Selçukluların Horasan'dan hızla yayılmaya başlayınca, İran vilayetleri de birden elden çıktı.

Mahmud'un hakimiyeti boyunca esas meşgalesi, devletinin askeri yayılması ve bunun sonucu olarak İslam'ın tebliğ edilmesi olduğu halde, ilim ehlini himaye etmiş ve Hind seferlerinden elde ettiği muazzam zenginliklerde başkent Gazne'yi güzelleştirmiştir. Sarayına pek çok meşhur alim davet edildi; bunlar arasında en kayda değer olanları, meşhur şair Firdevsi (ykl. 934-1020),[91] bilim adamı-tarihçi el-Biruni, Farsçamn yanında en az dört dil (Türkçe, Sanskritçe, İbranice ve Süryanice) daha bildiği halde, eserlerini Arapça yazmıştır. Daha sonraları İslam Dünyasında yetişen en kapsamlı alimlerden birisi olarak tanınacak olan el-Biruni, tabii ilimler, matematik, matematiksel astronomi ve kronoloji alanlarına önemli katkılarda bulunmuştur. Ayrıca, ilgilendiği bir ülke olan ve Hindu felsefesinden dolayı üzerinde derin bir cazibesi olan Hindistan'da da bulundu. 1030'da, yerel kaynaklara ve kendi gözlemlerine dayanarak hazırladığı ve Mahmud'a ithaf ettiği, şumullu ve bilgi dolu eseri Tarihü'l-Hind'i (Hindistan Tarihi) yazdı. El-Biruni Şii inancına sahipti fakat agnostik eğilimleri vardı.

Mahmud, Gazne'de bir üniversite kurmuş ve şehri, aralarında granit ve mermerden yapılan Ulu Caminin de bulunduğu çok sayıda muhteşem binayla süslemişti.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İSLAMİYET'İN DOĞUŞU

 İSLAMİYET'İN DOĞUŞU Dünyanın Durumu  Arap Yarımadası'nın kuzeyinde Bizans İmparatorluğu, Doğu'da Sasani Devleti, Mısır'da Romalılar, Orta Asya'da Göktürk Devleti, Avrupa'da Kavimler Göçü sonrasında Batı Roma İmparatorluğu yıkılmıştı.   Arap Yarımadası'nın Durumu Arap yarımadası; Uzak Doğu, Afrika ve Akdeniz ülkeleri arasındaki ticaret yolu üzerinde köprü görevi yapmaktaydı. En yaygın din çok tanrılı putperestlikti. Bu dinin en büyük putları olan Lat, Menat, Hubel ve Uzza, Hz. İbrahim'in yapmış olduğu Kabe'de bulunmaktaydı. Arap Yarımadası'nın en önemli bölgesi; Mekke ve Medine'nin de içinde bulunduğu Hicaz bölgesiydi. Mekke'ye V. yüzyıldan itibaren Hz. İsmail soyundan gelen Kureyş Kabilesi hakimdi.  Hz. Muhammed Dönemi  Hz. Muhammed'in Doğuşundan İlk Vahye  Hz. Muhammed 570 yılında Mekke'de dünyaya geldi. 25 yaşında Hz. Hatice ile evlendi. 610 yılında Hz. Cebrail, kendisine Kur'an-ı Kerim'in ilk ayetlerini getirdi. Ona il...

Hz. Muhammed Dönemi

Hz. Muhammed Dönemi  Hz. Muhammed'in Doğuşundan İlk Vahye  Hz. Muhammed 570 yılında Mekke 'de dünyaya geldi.  25 yaşında Hz. Hatice ile evlendi.  610 yılında Hz. Cebrail , kendisine Kur'an-ı Kerim 'in ilk ayetlerini getirdi.  Ona ilk inananlar, eşi Hz. Hatice, amcasının oğlu Ali, Mekke'li tüccarlardan Ebubekir ve azat ettiği kölesi Zeyd'di.  621'de Medine'li 12 Müslüman Hz. Muhammed'e biat etti. Hicret  622 yılında Mekke'li Müslümanlar artan baskıdan kurtulmak ve İslamiyet'i yaymak amacıyla Mekke'den Medine'ye göç ettiler. Medine'liler de Akabe Biat'ından sonra Müslümanlar'ı kendi şehirlerine çağırmışlardı. Hicret sonunda İslamiyet daha güvenli bir ortamda yayılma olanağı buldu. Hicret sonunda Medine halkı üç gruba ayrıldı: Muhacirler, Ensar ve Yahudiler. Siyasi ve askeri bakımdan Hz. Muhammed'in liderliği kabul edildi.   Hz. Muhammed'in Savaşları

CAHİLİYYE DÖNEMİ VE FİL VAKIASI

  CAHİLİYYE DÖNEMİ VE FİL VAKIASI Cahiliye Dönemi : Bilgisizlik, gerçegi tanımama. İslâm , tam bir aydınlık ve bilgi devri olduğu için, Arabistan 'da İslâmiyet 'in yayılmasından önceki devre, daha dar anlami ile Hz. İsa 'dan sonra peygamberimizin gelmesine kadar geçen zamana " cahiliyye " devri adı verilmistir. Cahiliyye, insanın Allah'ı gereği gibi tanımaması, ona kulluk etmekten uzaklaşması, onun ilâhî hükümlerine değil de kişinin kendi hevâ ve hevesine uyması, insanların koyduğu emir ve yasaklara, siyasî sistem ve düsüncelere inanmasıdır. Kur'an-ı Kerîm'de: "Onlar hâlâ Cahiliyye devri hükmünü mü istiyorlar? Gerçeği bilen bir millet için Allah'dan daha iyi hüküm veren kim var?" (el-Mâide, 5/50) buyurulur. İslâm'ın hakim olmadığı ortamlar Cahiliyye çağlarıdır. Çünkü ilâhî bilginin kaynağından yoksun olan ortamlardır. Islâm'in gelisinden önceki dönemde yasayan müsrikler Allah'a isyan etmis onun hükümlerine sirt çevirmis bir ...