Ana içeriğe atla

Kayıtlar

İslam Dininde Şeriat

Şeriat (Arapça: شَرِيعَة, şarīʿa), Kur'an âyetleri ile Muhammed'in söz ve fiillerinden oluşan naslardan alimler sınıfının (Fukaha) çıkarımları (istinbat) ile oluşturulan dinî kanunlar toplamıdır. İslam'da ibadetler (farz-vacip kabul edilen), muameleler ve cezalarla ilgili tüm kavram ve kuralları kapsar.  Tarihsel seyir içerisinde kanun ve kuralların teorik (usul) ve pratik uygulama (füru/fetva) çalışmaları ile ilgilenen ve isimleri öne çıkan kişiler adına belirli toplum ve devlet yönetimlerinin de tercihlerini yansıtan fıkıh mezhepleri ortaya çıkmış, ancak şeriat hiçbir zaman tek başına geçerli bir hukuk sistemi olmamış, Ömer veya Emevilerden itibaren "örfi hukuk" ile birlikte kullanılmıştır. Şeriat'ın "insanlar arası ilişkiler bölümü” 1850'lerden itibaren “İslam hukuku” olarak yeni bir isimle sunulmaya başlanır. İslam hukukunda yer yer modern hukukla benzer argümanlar kullanılmasına rağmen aralarında bir takım temel farklar vardır.  İslam'da huku...
En son yayınlar

İslam Dininde Helal

Helal (Arapça: حلال), Dini terim. Meşru, yasal veya uygun anlamındadır. Haram teriminin zıt anlamındadır. Çoğu zaman Mübah ile eş anlamlı olarak da kullanılır. Helal ayrıca en az iki şahit huzurunda tarafların kabullerini sözlü olarak beyan ettiği ve mehir (boşanma tazminatı) miktarının kararlaştırıldığı bir tören ile evlenilmiş eş anlamında da kullanılır. Helal, ibaha, haram Fıkıhçılar Şeriatta esas olanın ibaha (helal olma) olduğu, haram ve yasak olma durumunun istisna olduğunu ve adına nass denilen şer'i kaynaklarca bu haram ve yasak oluşun açıkça belirtilmiş olması gerektiğini ifade ederler. Ayrıca bu kaynaklar şer'i delil olma açısından geçerli bir kaynak olmalı ve kendi içerisinde çelişki barındırmamalıdır.

İslam Dininde Haram

Haram (Arapça: حرام), din kurallarına aykırı olan, dinî bakımdan kesinlikle yasak olan eylemleri tanımlayan bir din terimidir. Türkçede genel anlamda "dinî yasak" manasında ve dinlerde yapılması yasak olan davranışları tanımlamakta kullanılır. Fıkıh terminolojisinde Allah’ın yapılmamasını mutlak biçimde emrettiği fiillere verilen genel isimdir. Örneğin, içki içmek, domuz eti yemek, Allah'tan başkasının adına kesilmiş hayvanın etini yemek, faiz yemek, kumar oynamak, hazine kazmak, zina etmek, zulmetmek ve/veya adam öldürmek haramdır. Dinî dayanağı Haram kelimesi fıkıh terminolojisinde Allah tarafından yasaklanmış eylemleri ifade eder. Bu sebeple bir eylemin haram sayılabilmesi için O fiilin Kur'an'da yahut da sahih hadislerle yasaklanmış olması gerekir. "De ki: "Allah'ın kulları için çıkardığı ziynetleri ve tertemiz rızıkları kim haram kılmış?" (A'râf suresi, 32) "De ki: "Rabbim, ancak açık, gizli bütün hayasızlıkları, her türlü gün...

Büyük Günah (Mürtekib-i kebîre)

Büyük günah işleyenin durumu, İslam ilimlerinden biri olan kelâmın tartışmalı ve önemli konularından biridir. Kısacası büyük günah işlemiş bir kişinin dini anlamda durumu, yeri ve ahiretteki durumunu konu alır. Farklı itikadi mezhepler bu konuda farklı görüşlere sahiptir. Büyük Günah Ana madde: İslam'da büyük günah Büyük günah veya mürtekib-i kebîre, ayet ve hadislerde büyük günah olarak tanımlanmış, Kur'an'da yapılmaması ve cezasının olduğu kesin bir şekilde emredilmiş, İslam'a işleyen kişinin hem dünya hem de ahirette cezalandırılacağı günahlardır. Bunların tam olarak hangi fiiller oldukları ve kaç tane oldukları tartışmalıdır. Büyük günahları belirten birçok hadis bulunmaktadır. Bu hadislerdeki farklı rivayetler sonucunda büyük günahların tam sayısı belirsizdir. Şirk koşmak, haksız yere adam öldürmek, intihar etmek, savaştan kaçmak, zina ve livata yapmak, sihir yapmak; Nass ile belirtilmiş büyük günahlara örnektir. Bu fiillerin içinde en sık zikredileni şirk koşmak y...

İslam'da Şirk

İslam'da Şirk  Şirk (Arapça: شرك‎) İslam'da, Allah'a ortak koşma anlamına gelen bir kavramdır. Kur'an'a göre en önemli iman sorunu olan şirk, Allah'a ortak koşmak, Allah'tan başka ilah olduğuna inanmak ve ona tapmak anlamlarına gelir. Şirk eyleminde bulunanlar müşrik olarak isimlendirilir. Kelamcılar (İslam akaid felsefecileri olan) yaratılmış olanların, Kadir-i Mutlak olan Allah'ın sıfatlarından gaybı bilme, yaratma, alemde tasarruf etme, hidayete erdirme ve saptırma gibi özelliklerin başka insanlara, tanrılara, melek, cin, şeytan ve sâireye atfını şirk olarak nitelendirirler. Bunun tersi bir kavram olan antropomorfizm ise Allah'a uluhiyete uygun olmayan vasıflar atfedilmesidir. Bu kapsamda kelamcılar Kur'an'da geçen antropomorfik ifadeleri müteşâbihat olarak değerlendirirler.  Müteşâbihatın Kur'an'da yer almasının gerekçesi olarak, insanların kullandığı lîsanların, müteşâbih ifâdelerin ötesindeki hakikî anlamları aynen ifâde etmekte...

En Büyük Günahlar

En Büyük Günahlar  Büyük günah, kebîre veya fısk, bir İslam dinî terimi. Fısk işleyen kişiye fâsık denir. Kur'an'da günah zenb, ism, hatıe, cürm, cünah, fahşa, hıns, huvben, lemem, masiyet, seyyie, şikak ve vizr gibi terimlerle ifade edilir. Fâsık; İslâm dini terminolojisinde günahkâr demektir. Fıkıhta farz sayılan emirleri yapmayan, günah olanları yapan, herhangi bir şekilde "büyük günah işleyen" veya "küçük günahta ısrar eden" kimselere denir. Namaz kılmayan, zina eden veya içki içen kişiler fâsık sayılırlar. Mutezile gibi bazı İslâmî mezheplerde fasıklar müminler ve kâfirler dışında üçüncü bir insan grubu olarak tanımlanırlar. Bazı mezheplerde fasıklık olarak değerlendirilen eylemler diğerlerinde küfür olarak değerlendirilebilir. İslâm'da büyük günahlar (kebâir) dini açıdan büyük ve temel kötü, uygunsuz davranışlara verilen isimdir. Büyük günah teriminin geçtiği Kur'an âyetlerinden ikisi Nisâ suresi 31. ayet (4/31) ve Şûrâ suresi 37. ayet (42/37)...

YÜZYILLARA GÖRE İSLAMİ DÖNEM TÜRK EDEBİYATI

GİRİŞ           Bu dönem edebiyat ürünleri, bir önceki döneme göre çok hızlı bir medeniyet değişiminin ürünleri olarak kabul edilebilir. Etkisi bugünlere uzanan bu değişim neticesi Türkler, İslâm dini ile yeni bir kimlik kazanmış; Türklük ile müslümanlık ayrılmaz iki kavram halini almıştır. Bu, eski Türk kimliğinin unutulmasından ziyade, eskinin yeni içinde devamı şeklinde açıklanabilecek bir durumdur.  Göçebe bir hayat süren Türklerin yerleşik hayat düzenine geçişini kolaylaştıran İslam medeniyeti kültür alanında da bir boşluğu doldurmak üzere Türk ediplerini etkisi altına almıştır. İslâm kültür merkezleri olan Bağdad, Buhara, Kaşgar, Semerkand gibi şehirlerde dini öğretilerin yanında Arap ve Fars edebiyatlarının en güzel örneklerini de okuyan, benimseyen Türk edipleri, öğrendiklerini, kendi ana dillerinde uygulamaya başlamışlar ve Türk edebiyatına yeni bir yön vermişlerdir. Bu dönem edebiyatında kullanılan dil Arap ve Fars dillerinin etkisindedir. İs...